Kuran-ı Kerim’den hayat ilkeleri (2)
İlke: Müslüman olmak için canımızı ortaya koyar, bunun
karşılığında cenneti alırız
İlkeyi koyan ayet: “Allah müminlerden
mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın
almıştır.” (Tövbe suresi, 111)
Bu ayet, yine
Kuran’ın ifadesiyle bizi korkunç azaptan kurtaracak, insanoğlunun yapacağı en
büyük ticaret anlaşmasını anlatıyor. Anlaşmanın bir tarafında Rabbimiz Teâlâ,
diğer tarafında müminler yer alıyor. Anlaşma gereği mümin, dünyada can ve
malını Rabbi uğrunda harcayacak, buna karşılık Rabbi ahirette ona sonsuz
mutluluk olan cenneti verecek. Dolayısıyla Şemir bin Atıyye’nin de belirttiği
üzere, her müslümanın Allah’a verilmiş bir sözü vardır. Ya sözüne vefa
göstererek yaşar ya da vefasızca ölüp gider. Bunun dışında çok zengin mana
boyutu olan ayetten iki nokta ön plana çıkıyor:
Birincisi, insan
herşeyi demek olan canını ve malını Allah’a satarak müslüman olur. Satılan bir
şeyde nasıl daha hak iddia edilemezse, canını Allah’a satan bir müslüman da
artık hiçbir şeyinde hak ve mülkiyet iddia edemez. Canını ve malını, yani
hiçbir şeyi kendinin veya başkalarının arzusu doğrultusunda kullanamaz.
Dolayısıyla canımızı ve malımızı ne kadar din uğruna harcamaktan sakınıyorsak,
o kadar müslümanlığımız sancı çekiyor demektir.
Ayette öne çıkan
ikinci nokta, Müslümanın başarı ölçüsünün görünür başarılar olmadığı
gerçeğidir. Ayet “bu uğurda öldürürler veya öldürülürler” dediğine göre demek
ki, hayatta kalmak veya galip gelmek değil, Allah için kendini ortaya koymaktır
aslolan. Gerisi Allah Teâlâ’nın takdir edeceği bir şeydir. Bu gerçeği savaş
özelinden hayatın diğer alanlarına yaydığımızda, sayısal üstünlüğe ve kelle
sayısına değil, öze ve kaliteye yatırım yapmamız gerektiğini anlarız. Bugün
görüyoruz ki, daha çok kişi tarafından beğenilme, daha geniş kitleye hitap
etme, daha kalabalık görünme hırsı dikkatimizi ruha yatırımdan ve samimiyetten
koparmıştır. İşte bu görünür hesaplar üzerinden müslümanın kazancını sorgulama
sendromu, temelde ihlas eksikliğinden ve yarışma güdüsünden kaynaklanır. Elbette
sade kendinin rızası amaçlanmayan çalışmalarda Allah bereketi kaldırır ve onca şeyin
balon gibi söndüğünü, hiçbir şeye yaramadığını farkederiz. Kaldı ki, savaş
sanatlarında bile üniforması gösterişli olan tarafın her zaman kaybedeceği
söylenir.
Kuran-ı Kerim, anlattığı
tarihî kıssalarda niceliği üstün olanlara karşı niteliği üstün olan
toplulukların değerini vurgular. Buhari ve Müslim’de Allah Rasülü Efendimiz,
Allah için koyulduğumuz bir hedefte her halükarda kazançlı çıkacağımızı
müjdeler bize. Serbest bir tercüme ile hadis şöyledir: “Allah Teâlâ kendine ve
Rasülüne olan imanı gereği cihada çıkan kimseye -ya kendisini öldürüp cennete
koyacağına ya da sevap ve ganimetle birlikte evine döndüreceğine- kefil olur.”
