Evlilikte dört mutluluk sırrı

Mutluluk veya daha derin ifadesiyle huzur, hepimizin peşinden koştuğu sihirli şey. Ne var ki, mutluluk adına çıktığımız yolda çoğu zaman yanlış güzergahlara sapıyor, şerit ihlalleri yapabiliyoruz. Hanım ve kocalar, birbirlerine mutluluk sözüyle başladıkları evlilik hayatında aynı şekilde ciddi düş kırıklığı yaşayabiliyorlar. Geçen yıl 120 bin çiftin boşandığını hesaba katarsak olayın ciddiyetini anlayabiliriz.

Sosyal hizmet uzmanları ve klinik psikologlar boşanmaların genelde evliliğin ilk beş yılında gerçekleştiğine ve daha önemlisi sudan bahanelerle olduğuna dikkat çekiyor. Geleneksel değerlerin çözülmesi, yoğun iş temposu, dizi filmlerle pompalanan Batı tipi yaşam tarzı ve tek başına hayat kurmayı özgürlük zannetme gibi sebepler yuvaları hızla yıkıma uğratıyor. Bunlar uzmanların ve istatistik verilerin söyledikleri, benim değil.

Elbette Müslümanlar olarak bize göre, her şeyde olduğu gibi, evlilikte de bozulma nedeni imansızlık mikrobu. Allah ve Rasülü’nün emrettiği yaşam çizgisinden uzaklaştıkça birbirimize, dahası kendimize yabancılaşıyoruz. Yazının konusu işin bu temel kısmı değil. Bu yazıda daha somut ve güncel birkaç tüyo vereceğiz hanım ve kocalara. Huzurlu evlilik için bu fakirden birkaç tüyo alacaksınız. Bunlar şahsımca ve etrafımca denenmiş, itina ile formüle edilerek ilginize sunulmuştur. Artık dört pratik yöntemin, yani ziyaretin, gezmenin, karşılıklı çekirdek yemenin ve birlikte ibadet etmenin izahına geçebiliriz.

Ziyaret

Ziyaret ve gezi eşler arasındaki ilişkiyi yeniler. Karşılıklı çekirdek yeme konuşma fırsatı verir. Birlikte dua ilahi bereket katar. Burayı baştan iyi belleyelim. Dört maddenin eşlere kattıkları ziyaret ve gezide yenilenme, çekirdekte konuşma imkanı, yani iletişim, birlikte ibadette ilahi yardımdır.

Ziyaret derken başta akraba olmak üzere her tür yakın  ve tanış ziyaretini kastediyoruz. Eskiden aile ziyaretleri daha yoğun gerçekleşir, “akşama müsaitseniz size geleceğiz” sözünü sıkça duyardık. Ama televizyon ve telefon İslam’ın ve insanlığın koca bir silai rahmini, akrabalık ilişkisini bitirdi.  Şimdi hem İslam, hem yuvaların saadeti adına ona yeniden dönmek mecburiyetindeyiz.

Ziyaretin neresi eşleri mutlu kılacak, diyebilirsiniz. Cevap şurada yatıyor: İki insanın birbirlerinden kısa surede bıkmasını sağlayacak bütün olumsuz etkenlerin tavan yaptığı bir çağda yaşıyoruz. Hanım ve kocanın birbirlerinden soğuması için bütün şartlar tamam. Dizi filmlerdeki hayali aşk ilişkileri, çarşı pazar sergilenen kadın bedeni ve yoğun işten, ekonomik darlıktan kaynaklı stres… Bunlara bir de dört duvar arasında mahpus bir hayatı eklerseniz eşlere kavga edecekleri en iyi ortamı sağladınız demektir. Evet, dört duvarı arası evlerde, yalnızlık ve yavanlık ağında birbirimizden sıkılıyoruz. Dolayısıyla bu ağı, bu mutsuzluk setlerini aşmamız lazım. Ziyaret ve gezi bunu sağlar.

Ziyaret ettiğimiz ailelerde yeni gördüğümüz ilişki biçimleri ve şartları hanım ve kocalar olarak bizi yakınlaştırır. Goethe'nin sevdiğim bir özdeyişi var, “insan ancak kendini insanda tanır.” Dışarıya açıldıkça (meşru sınırda tabi) içeride birbirimizle yakınlaşırız. Kıskançlıkla, tembellikle, zaman ve fırsat yokluğu bahanesiyle kendilerini evlere kapatan eşler, o evi de kendilerine zindan ederler.  

Aile yakınlarımızı ve tanışlarımızı ziyaret ettikçe köklerimizle, bizi hayata bağlayan şeylerle daha sıkı irtibata geçmiş oluruz. Altımızdaki zemine daha sağlam basarız ve en önemlisi, gördüğümüz insanlar, onların kötü yanları birbirimize şükretmeye yarar. Diyeceksiniz ki, onlarda hanımımızda veya kocamızda olmayan yüksek vasıflar, nazik davranışlar gördükçe de birbirimizden pişman olacağız. Hayır, bu da o noktalarda kendimize çeki düzen vermemize yarayacak.

Sonra şöyle düşünün, eşinizle aranıza soğukluk girdi. Çoğu zamanki gibi eften püften bir sebepten tabi. Ama gurur işte, kimse burnundan kıl aldırmıyor, birbirinize yanaşamıyorsunuz. Bu noktada ziyaret altın fırsat. Çünkü yabancıların yanında mutlu ve uyumlu çift rolünü oynayacaksınız mecburen. Bu rol birkaç dakikada gerçeğe dönüşecektir, emin olun. Uzmanlar der ki, gülümseyin, rol de olsa gülümseyin. Kısa surede gerçekten gülümseyeceksiniz. Biz hep işin içten gelme kısmına bakarız. İçten gelmiyorsa dışta olmaz falan. Ama ruh hali beden dilimize yansıdığı kadar beden dilimiz, dış görüntümüz de içimize etki eder. Burasını dikkate almayız hiç. Kasvetli ve basık bir ortamda ruh haliniz nasıl olur? Hiç duvarları siyah bir hastahane gördünüz mü?

Ziyaret konusunu kapatırken kocaların yaptığı bir hataya değinelim. Erkek akrabaları neyse de kadın akrabaları hepten ihmal ediliyor. Kadın kocasıyla onun ailesine gidip gelir, ama genelde erkekler hanımlarını akrabalarıyla yalnız bırakırlar. Bazı istisnalar var elbette, hatta tam tersi ilişkiler de sözkonusu. Ama kocaların hanımlarının akrabasını ihmal etmesiyle çok daha sık karşılaşıyoruz. Bu bildiğin tembellik, tipik bir ayıp durumu. Ey böyle yapan kocalar, böyle yapmayın! Hanımınızın annesi de çekinmeden anne, hatta anneciğim, deyin. Onun yakınlarına gidin, gönüllerini alın, iltifatlar edin. Hayatınızda numaradan söylediğiniz, yağ olsun diye sarfettiğiniz o kadar iltifat sözcüğü var ki, bu onların yanında hiç kalır. Geçelim gezi ve seyehat maddesine.

Gezi

Başlığı bilerek seyehat koymadım, çünkü çoğu kişi “bu zamanda nerde seyehat imkanı?” falan deyip kafadan reddederdi. Onun yerine seyahati de içine alacak daha mütevazi gezi kelimesini kullandım. Ecdad “tebdili mekanda ferahlık vardır” der. Gezip dolaşmakla adeta çoğalır, fazlalaşırız. Bildiğimiz kendimizin, tanıdığımız birbirimizin dışına çıkarak öteki insanlar ve şeylerle tanımadığımız birbirimiz oluruz. Ziyaret için yazılan şeyler gezi için de geçerli. Ancak gezinin bir farkı, daha mütevazi ve masrafsız olması. Ama yakındaki bir yeşillikte, ama bir sahilde, ama bir akşam yürüyüşüyle mutlaka gezin. Hanımlar her daim gezmek ve özel restaurantlarda ‘romantik’ anlar yaşamak isterler. Erkeklerse “aman canım, lokantada yiyeceğimizin evde âlâsı var. Otur ye rahat rahat” diyerek işi üşengeçliğe verirler.

Evet, özel yerlerde akşam yemeklerine karşıyım, çünkü zaten yeterince fuzuli masrafımız var. Ama hanımlarımızı alıp gezelim. El ele, sakin sakin ve hoş sohbet eşliğinde dolaşalım. İnanın, bu müthiş mutluluk veren bir şey. Kapalı alanlar, sıkıştığımız ev ve iş alanları bizi boğuyor. Dar ve tez canlı oluyoruz bundan dolayı. Sudan sebep kavgalarımız, laf kaldıramayışımız hep bu sebepten, çünkü içimiz dar, ruhumuz sıkılıyor ve birbirimizden acısını çıkarıyoruz.  

Karşılıklı çekirdek yemek

Hanım ve kocaların karşılıklı çekirdek çitlemeleri evlilikte mutluluğu artıran pratik sebeplerden biri. Neden? Çünkü bu erkeklerle konuşulabilecek nadir zamanlardan bir tanesi. Genelde hanımlar kocalarının kendileriyle adamakıllı konuşmamasından, karşılıklı iki lafın belini kıramamaktan şikayet ederler. İşte bunun basit çözümü: Ortaya çekirdek veya isteğe göre farklı bir kuruyemiş çeşidini devirin ve dolup boşalan çay bardakları eşliğinde muhabbetin dibine vurun. Böylelikle kocayla dolaylı bir iletişim fırsatı doğurmuş oluyoruz. Eşlerin birbirleriyle yoğun iletişim içinde olması evliliğin en önemli ayağı. Geçen sayıdan iletişimi sürdürmenin önemini hatırlıyorsunuzdur. Bağırarak bile olsa kelimelerle kendinizi ifade edin, deniyordu kısaca orada. Dikkat edin, kelimelerle, yani konuşarak ifade; küfürle, kırıp dökmeyle değil.  

Tabi karşılıklı çekirdek yerken kocanın daha hızlı yemesine, muhabbetten ve o anın zevkine varmaktan daha çok, bir an önce bitirip kalkma telaşına katlanmak gerekiyor. Karşılıklı çekirdek çitlemek önemli. Bunu ciddiye alın ve sakın sakın bir yandan televizyon gibi şeylerle meşgul olmayın. Bir çuval inciri berbat etmiş, ayrıca bir sürü günaha girmiş olursunuz, bundan sakının.
   
Birlikte ibadet

İbadeti sona aldım, çünkü “tipik vaazı nasihatlar işte. Yeni bir şey yok yazıda” demenizden çekindim. Maalesef böyle bir kompleksimiz var. “Plaksin diye bir bitkisel ilaç var (Bitkisel olması bizim tarafta ilgiyi daha da artırır.) İki hafta günde birer adet alındığında eşler arası mutluluk hormonlarını yüzde yüz artırıyormuş. İlaç, Harvard ve Oxford Üniversitelerinden kimyager, bitki bilimci ve psikologların 7 yıllık ortak çalışması sonucu ve üçbin çift üzerinde denendikten sonra ortaya çıkmış. Mucize bitkisel ilacın iki yıl sonra Türkiye’de yüksek fiyattan satışa sunulması öngörülüyor” gibi bir haber çoğunluk için daha ilgi çekici olurdu kuşkusuz. Aslında en az onun kadar eşleri mutlu edecek bir ilaç var elimizde, hepimizin elinde: Eşlerin birlikte ibadet etmesi... Beraber el açıp dua etmeleri, yan yana Kuran-ı Kerim okumaları, birbirlerine ayet, hadis veya büyüklerin kıssalarını aktarmaları.

Bakın, sadece ibadet değil, beraber ibadet. Yoksa erkek namaz kılıyor, hanım diğer odada dizi izliyor veya hanım televizyonda bir vaaz izliyor, koca içerde uyuyor, böyle değil. Kasdettiğimiz ikisinin birlikte Rabbleri Teâlâ’ya yönelmeleri. Birbirlerini ibadet içinde, incelmiş bir kalple, hassas bir manevi halle görmeleri. Bu mutluluklarını müthiş artıracaktır. Eşler genelde ibadetleri tek başlarına hızlı hızlı yapar, adeta geçiştirirler.

İbadet konusunda eşler birbirlerine gururlu ve arsız olurlar. Biri etkilendiği bir şeyi anlatıp lafı namaza, Kuran’a getirse diğeri genelde onu umursamaz, geçiştirir. Bedenen birbirlerini doyuran eşler maalesef ruhen ve manen birbirlerini yalnız bırakırlar. Erkeğin imamlığında beraber namaz kılmaları, biri Kuran okurken diğerinin onu takip etmesi, birbirlerine ahireti hatırlatmaları gibi eşlerin birlikte ibadetleri, hem eve meleklerin misafirliği, haklarında hayr duada bulunmaları, hem üzerlerine tarifsiz bir sükünetin, huzurun inmesi açısından çok çok önemlidir.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Eski blog yazılarımdan (2005-2008)