Kayıtlar

Temmuz, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Selef-i salihînin son anları

Resim
Amir bin Abdillah et-Temîmî: Alkama bin Mersid’in “sahabenin zühdü sekiz kişiye intikal etmiştir. Amir bin Abdillah et-Temîmî bunların başında yer alır” dediği güzide… Basra’da Ebü Musa el-Eşari’nin uzun yıllar peşinden ayrılmayarak kendisinden Kuran’ı, hadisi ve fıkhı öğrenir. Hayatını üç bölüme ayırır Amir bin Abdillah: Zikir halkasında insanlara Kuran okuduğu vakitler, ayakları şişinceye dek Allah’a ibadete çekildiği vakitler ve cihad meydanında küffarla vuruştuğu vakitler... Vefat anında dostları yanına girdiklerinde Amir bin Abdillah’ı ağlar bulurlar. “Nedir seni ağlatan? Oysa ne mübarek insansın” derler. “Vallahi dünyayı sevdiğim, ölümden korktuğum için ağlamıyorum” der. “Sadece seferin uzunluğuna karşın azığımın kıt oluşuna ağlıyorum. Önümde nice yokuşlar, nice bayırlar var. Sonunda cennete mi yoksa cehenneme mi gideceğimi hiç bilmiyorum.” Urve bin ez-Zübeyr: İlahi lütfun bol bol aktığı bir başka tabiîn alim ve amili. Babasının Zübeyr bin el-Avvam, annesinin Esma binti E...

İslami ilimler literatürüne giriş -III- (Son)

Akaid, Kelam “Ilmü’t-tevhid” ve “usûlü’d-dîn” gibi başka tesmiyeleri olan akaid ve kelam ilmi, gerek tarihsel süreci gerek ilgililerinin karşıt uçlarda yer alması açısından İslami ilimlerin en girifti. Istilahı tarifle ve belli tasniflerle konuyu sathi şekilde işlemektense akaid ve kelamın sonraki merhalelerine esas teşkil eden fırkalaşma amiline, ilk itikadi ihtilaflara göz atmak daha faydalı olacak. Biliyoruz ki, Kuran ve sünnette, selefin sadrında mündemic olan ilimler, kitaplara ancak belli sosyal vakıalar itelgesiyle geçti. Önceleri ameliyyâtı ve itikadiyyâtı birden ihtiva eden fıkıh, tefrilerin ve takdiri fıkhın çoğalması, dikkatin ahlaktan ahkama teksif edilmesi sonucu bugünkü vechesine dönüşmüş, aynı şekilde alimlerin azalıp ilmin ziyanı endişesi sünnetin tedvinine ön ayak olmuştur. Diğer ilimler için de benzeri saikler geçerli. Konumuz açısından nasslarda veciz biçimde serdedilen imani esaslar, çıkan tartışmalar ve ayrışmalar müvacehesinde itikâd-ı diniyyeden ılmüt te...

İslami ilimler literatürüne giriş (II)

Fıkıh, Usûlü fıkıh االفقه واصوله Lügatta ilim ve bir şeyi idrak anlamına gelen fıkıh (Makâyîsü’l Luğa, İbn Faris) ıstılahta, tafsili delillerinden elde edilen şeri, ameli hükümler ilmi, şeklinde tarif edilir. (el-Bahru’l Muhît, Bedreddin ez-Zerkeşî) Buna göre usûlü fıkıh, fıkhi hükümlere ulaşma yöntemi veya daha literal ifadesiyle, tafsili delillerinden feri, şeri hükümleri çıkarma (istinbat) yolunu gösteren kaideler bütünüdür. (et-Tahbîr Şerhu’t Tahrîr, Alâüddin el-Merdâvi. İbni Hacip ve Tûfi’ye isnaden) Fıkhı şeri ilimlerin ahkam boyutuna hasreden bu müteahhirin dönemi kabülüne karşın, selef asrındakiler onun ahlakı ve ahkamıyla bütün bir şeriyyat olduğuna kânidirler. İmam Gazzali İhya’nın ‘ بيان ما بدل من الفاظ العلوم ’ bahsinde fıkhın ilim, tevhid, tezkir ve hikmetle beraber selefi salihindeki öz anlamı saptırılan beş kavramdan biri olduğunu belirtir ve şu izahı yapar: “Sonraları fıkıh kavramında nakil veya dönüştürme şeklinde değil belki, ama anlamını daraltarak bir ope...

İslami ilimler literatürüne giriş (I)

Hamdimiz Allah’a, salât ve selamımız Rasülullahadır. İlimlerin tasnif veya taksimi meselesi  Alimlerimiz ilimleri muhtelif nokta-i nazarlardan farklı taksime tabi tutmuşlar. Keşşafü Istılahâti’l Fünûn’da Tehanevi nazari-ameli, âli (başka bir ilme aracı)-ğayri âli, şeri-ğayri şeri ve akli-nakli gibi taksimlerin varlığından bahsederken, bir başka literatürist Taşköprüzade el-Miftah’ta varlığın kitabet, ibare, zihin ve somut (a’yân) mertebeleri üzerinden tasnif metodunu izler. Ebdecü’l-Ulûm sahibi Sıddık el-Gınnevci’nin de tercihe şayan bulduğu bu metoda göre, ilk üç katagoridekiler alet ilimleri,  a’yân katagorisi ise nazari-ameli (tahsilden maksad doğrudan kendisi olan ve olmayan) ve yine herbiri şeri-akli olması yönüyle şeri ve hikemi ilimlerdir. Taşköprüzade mevzuu, müsennafatı ve isimleri tetebbu ettikten sonra ilimlerin totalde 150 neviye ulaştığını ve sayının daha da artabileceğini kaydeder. (bkz. Ebdecü’l Ulûm, Sıddık bin Hasen el-Gınnevci) İlmi...

İslam’ın iç kontrolü; davet ve tebliğ

Resim
Davet ve tebliğ nedir? Hepimiz bilinçli ya da bilinçsiz şekilde bir şeylerin reklamını yaparız. Konuşurken kullandığımız deyimlerle, giysilerimizin etiketleriyle, okuduğumuz gazeteler ve izlediğimiz programlarla daima belli markaların, belli siyasi, sosyal veya ekonomik güçlerin tanıtımını yaparız. Bu çok derin ve önlenemez bir gönüllü reklamcılıktır. Bu anlamda bütün insanlar öyle vaya böyle birçok şeyin gönüllü reklamcısıdırlar. Tebliğ ve davet veya iyiyi emredip kötüyü yasaklamak (emri bilmaruf nehyi anil münker) dediğimiz şey, İslam’ın korunup yaşatılması için çalışmak demektir. Diğer bir anlatımla, İslam bizden yabancı markaların değil, tabiatın ve bizim doğamıza kodlanmış kendi öz markamızın, yani dinin tanıtım ve çağrısını yapmamızı ister. Bu kısa girişten sonra ikinci adıma gelelim: İnsanları tam olarak neye davet edeceğiz?   İnsanları neye davet edeceksin? Davetin tüm zaman ve toplumlara yapılan ortak bir gerçeğe olacak: İnsanları Rabbleri olan tek...

Tabiilik ve tefrika arasında cemaat ve cemaatçilik

Resim
“Allah ve Rasülüne itaat edin. Sakın birbirinizle çekişmeyin. Sonra korkuya kapılır, zaafa düşersiniz, rüzgarınız (gücünüz) gider. Sabredin, kuşkusuz Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfal, 46) “Müminler birbirlerine karşı sevgi, merhamet ve şefkat noktasında bir beden gibidirler. Bedende bir organ rahatsızlandığında diğer organlar uykusuzluk ve ateş nöbetiyle sancılanmaya başlar.” (Müslim, Kitabu’l-birri ve’s sıla) Dünkü birlik Ne güzel ümmettik biz saadet çağında! Sevincimiz, acımız birdi. Cihad ilanı yapılınca adımızı listeye yazdırmak için yarışır, birimiz hastalandığında toplu halde ziyaretine giderdik. Tanıyıp tanımadığımız herkese yolda selam verir, ezanı işitince alışverişte bile olsak eşyaları olduğumuz yere bırakıp mescide koşar, namazda omuzlarımız acıyacak kadar birbirimize kenetlenirdik. Kendimiz için ne istiyorsak müslüman kardeşimiz için onu isterdik. Doğuda bir müslümanın ayağına diken batsa Batıdaki müslüman onu ta kalbinde hissederdi. Tarağın dişle...

Evlilikte dört mutluluk sırrı

Resim
Mutluluk veya daha derin ifadesiyle huzur, hepimizin peşinden koştuğu sihirli şey. Ne var ki, mutluluk adına çıktığımız yolda çoğu zaman yanlış güzergahlara sapıyor, şerit ihlalleri yapabiliyoruz. Hanım ve kocalar, birbirlerine mutluluk sözüyle başladıkları evlilik hayatında aynı şekilde ciddi düş kırıklığı yaşayabiliyorlar. Geçen yıl 120 bin çiftin boşandığını hesaba katarsak olayın ciddiyetini anlayabiliriz. Sosyal hizmet uzmanları ve klinik psikologlar boşanmaların genelde evliliğin ilk beş yılında gerçekleştiğine ve daha önemlisi sudan bahanelerle olduğuna dikkat çekiyor. Geleneksel değerlerin çözülmesi, yoğun iş temposu, dizi filmlerle pompalanan Batı tipi yaşam tarzı ve tek başına hayat kurmayı özgürlük zannetme gibi sebepler yuvaları hızla yıkıma uğratıyor. Bunlar uzmanların ve istatistik verilerin söyledikleri, benim değil. Elbette Müslümanlar olarak bize göre, her şeyde olduğu gibi, evlilikte de bozulma nedeni imansızlık mikrobu. Allah ve Rasülü’nün emrettiği yaşam ç...